top of page
  • Yazarın fotoğrafıÖnder

B.Demirkazık (3.756 m) Hodgkin-Peck Kulvarı

1. Gün (25 Haziran) : Sokullupınar’dan Narpuz Vadisi'ne giriş, Kayacık Pınarı’na gelmeden sol kuzey yönündeki çarşaktan yükselerek bivak alanına ulaşım.

2. Gün (26 Haziran): 03:15’de hareket , 10:15’de zirve, 17:30’da Sokullupınar’a dönüş

Teknik Malzeme: 2 adet 60 metre tam ip, emniyet kemeri, HMS, ATC, muhtelif kapalı perlonlar, yardımcı ipler, 20 metre açık perlon, kask, 3 adet sikke, 2 adet teknik buz kazması (bir tanesi çekiç kafalı), 2 adet buz vidası, 5 adet muhtelif boylarda yaylı takoz, 5 adet ekspres, 4-5 adet kilitli karabin, kazma, krampon.

Kamp Yeri: Kulvar girişi öncesi kayalık set altındaki bivak yeri

Ekip: Önder Sarıkaya, Mesut Saban, Can Kara, Olgu Köse

Zorluk: III, III+ kaya tırmanışı, 45-55 Derece Kar-Buz tırmanışı

Süre: Bivak alanından zirve 7 saat - Zirveden Sokullupınar’a dönüş 6 saat


1.Gün:

Son birkaç yıldır niyetlendiğimiz ama bazı aksilikler sebebiyle bir türlü gidemediğimiz Demirkazık güneybatı kar-buz rotası olan Hodgkin-Peck Kulvarı'nı (bilinen adıyla Peck Kulvarı) bu sene denemeye kararlıydık. Hatta Kayseri uçak biletlerimizi çok önceden almıştık. Tırmanış için karın oturduğu, sertleştiği, havaların düzene girdiği, çığ riskinin çok azaldığı ay olan Haziran ayı ideal. Biz de bu ay içinde tırmanışı planlamıştık. Temmuz sonundaki Mont-Blanc tırmanışı için de iyi bir antrenman olacaktı. Haziran ayı gelip çattığında iki hafta öncesinde gittiğimiz Emler güneybatı yüzü tırmanışında kar seviyesini görünce umutsuzluğa kapılmıştık. Bu sene hiç kar yok. Bu rotayı kar yokken tırmanmak mümkün değil. Umudumuzu 2 hafta kaybetmeyerek, devamlı kar durumunu kontrol ettik. Gerekirse alternatif bir rotaya girmeye karar verdik.


Hodgkin-Peck Kuvarı'nın uzaktan görünümü.

C.tesi sabahı Kayseri’ye uçakla 6 kişi gelip 2 tane araba kiraladık. Selda ve Kerem de Sematepe deneyeceklerdi. Kiraladığımız araçlarla Sokullu kampına kadar çıktık. Burada çadırlarımızı kurduktan sonra akşam 17.30 gibi çok ağır çantalarımızla bivak yerine ulaşmak üzere Narpuz Vadisi’nden yürüyüşe geçtik. Selda ve Kerem de bizimle yukarıya kadar bivak yerini görmeye geldiler. Teknik malzemeler, su, yiyecekler ve iki tane kalın tam ip sebebiyle yüklerimiz gerçekten çok ağırdı.


Ağır çantalarımızla Narpuz kapıya doğru yükselirken.

Narpuz kapıyı geçip, Narpuz 1 Vadisi'ne girince çarşaktan kaçmak için hemen sol otluk alanlardan yükselmeye başladık. Selda ile Kerem bivak yerimizi anlayınca kampa geri döndüler. Anlaşmamıza göre yarın onlar Sematepe dönüşü bizim orada bırakacağımız malzemelerimizi kampa getireceklerdi. Otluk ve kayalık alan bitince mecburen çarşağa girdik.


Artık sırtımızdaki yükler iyice ağırlaşmıştı hava da kararmak üzereydi. Buradaki çarşak gerçekten çok kötü. Resmen pedal çevirir gibi olduğunuz yerde debeleniyorsunuz. Bazen ilerlemek yerine çıktığınız yeri de geri kayıyorsunuz. Hele bir de bu kadar yükünüz varsa. Bir saati aşkın bu çarşak debelenmesinden sonra neyse ki bivak yerine ulaştık. Hava da artık tamamen kararmıştı. Saat 21.00 olmuştu. Bu arada bivak yerinde bizi bir sürpriz bekliyordu. Dört kişilik başka bir ekip çoktan tulumlara girip bivak alanını kapatmışlardı. Gürültümüze uyandılar neyse ki yanlarına bir yerlere sıkıştık. Bivak alanı gerçekten güzel bir yer. Negatif bir kayanın altında korunaklı, önü manzaralı, yattığınız yerden yıldızları seyredebileceğiniz bir yer. Tam bir şeyler atıştırıp, üstümüzü değiştirdiğimiz sırada “pat” diye bir ses duyduk. Önce taş düştü sandık ama daha sonra Olgu tulumum çarşaktan aşağı uçtu deyince anladık. Gecenin bir vakti tulumsuz kalmıştı. Çarşaktan tekrar aşağı indi-çıktı ama bu karanlıkta o tulumu bulabilmesi mümkün değildi. Geceyi tulumsuz geçirecekti, ancak yarın aramak için burada kalacağını, tırmanışa gelmeyeceğini söyledi. Ekip artık üç kişi kalmıştı. Mükemmel bir havada, mükemmel bir gökyüzüne bakarak uykuya daldım. Daldım dedim ama aslında hiç uyuyamadım. Diğer komşu ekip 1:30 gibi yola düştüler. Biz ise 2:30’da kalktık. Hava hala mükemmeldi.


2.Gün:

Toparlanıp son hazırlıklarımızı yaptıktan sonra 03:15’te yola düştük. Kısa bir çarşak çıkışından sonra tepede kulvar göründü. Önümüzdeki ekibin kafa lambalarını da görüyorduk. Buradan biraz alçalıp kar başlangıcına kadar yine çarşak üzerinde yükseldik. Tam kulvara girdiğimizde kar parkuru başladı. Kar yumuşaktı, kramponsuz ilerlenebilirdi ancak dikleştiği yerlerde ihtiyaç olursa takmak zor olacağından direkt burada kramponları takmaya karar verdik. Kramponlarla kar üzerinde tatlı bir eğimle yükseldik.


Kulvarda kramponlarımızla yükselmeye başladık.

Bazı kısa bölümlerde diklik oldukça artıyordu. İlk hedefimiz kulvarın ortasında bulunan büyük kaya bloğuydu. Bir yandan hava aydınlanırken, bir yandan biz de büyük kayaya doğru yükseliyorduk. Kayanın dibine geldiğimizde hava artık tamamen aydınlanmıştı (05:15). Burada verdiğimiz kısa mola sonrası daralan sağ kulvardan tırmanışa devam ettik.


Rotada kafa lambası. Selda'nın objektifinden.

Gün ağarmak üzere.

İlk hedefimiz kulvar ortasındaki büyük kaya, uzakta görünüyor.

Büyük kaya altında kısa bir mola. Rotanın eğimi buradan daha iyi anlaşılıyor.

Artık kulvar iyice daralıyor ve dikleşiyordu. Kar seviyesi normalin altındaydı, birkaç hafta önce rotaya girsek daha iyi olurmuş. Bu dağın mevsimi sanırım artık Mayıs sonuna kaymış.


Demirkazık'ın gölgesi.

Dar kulvarda kar az olduğu için kulvarın ortasındaki büyük kaya setlerinin üzerinden aşamadık. Etrafından yan setlere tırmanarak geçtik. Kramponlarla kaya tırmanmak oldukça yavaşlattı bizi. Kramponla ve emniyetsiz. Ben ilk kaya setinden sonra daha rahat tırmanabilmek için kramponları çıkardım ancak bu sefer de aradaki kar bölümlerinde ıslanan botum kayaları tutmuyordu.


Bazı yerlerde kulvar oldukça dikleşiyor.

Bu şekilde beklediğimizden uzun sürede bu kulvarı tamamladık. Kar seviyesi bir 50 cm daha yüksek olsa çok daha kolay aşılabilir. Bu miks etaplar bizi biraz uğraştırdı. Önümüzde son bir tıkaç kaya seti ve üzerinde akan suyun donmasıyla oluşmuş cam-buz tabaka vardı. Bu tabakanın üzerinden geçmektense sağ yamaçtaki dik kayalara tırmanıp etrafından dolaşarak arkasına indik.


Kramponla tırmanıp etrafını dolaştığımız kaya bölümü.

Kaya geçişlerine devam.

Artık önümüzdeki kulvar genişlemiş, birkaç kola ayrılmıştı. Meşhur amfitiyatroya ulaşmıştık. Karşımızda da V çentiğini net görebiliyorduk.


Amfitiyatro'da mola. Tam üstümüzde belirgin V Çentiği.

Raporlarda da sıklıkla bahsedilen bu geniş alanda rota sağa sola birkaç kola ayrılıyor. Sol tarafa kesinlikle gidilmiyor. İlk çıkışta sağda çok dik bir kulvar var, bu da yanıltıcı olabilir. Buraya da girilmiyor. Amfitiyatrodan V çentiğine doğru biraz daha tam karşıya yükselindiğinde, aşağıdan görünmeyen ancak yükselince ortaya çıkan sağa ayrılan bir kulvar ve kaya seti görünüyor. İşte doğru yol burası. (Saat:07:30 )


Amfityatrodan rotanın ilerleyişi. Geniş kulvar buradan görünmüyor.

Tam V çentiğine doğru yükselip sağ kulvara dönüş yapıyorken yukarıdan “taaaaaş” diye bir bağırış duymam ve bir taşın kayaya çarpma sesi ile birlikte kafayı kaldırdığımda yüzüme doğru gelen taş ile göz göze gelmem bir oldu. Beyzbol topu büyüklüğünde bir taş suratıma doğru geliyordu. Ani bir refleksle kendimi sağa doğru yere attım, taş kafamı sıyırıp geçti. Yere atlarken kazmanın parmağımın kenarını parçaladığını elimdeki kanı görünce anladım. Bu şekilde atlattığıma şükrettim. Arkamı dönüp Can ile Mesut’a baktığımda onların da tamamen karda yere kapaklandıklarını gördüm. Beni sıyıran taş onları da teğet geçmişti. Tam kulvar girişine yükseldiğimizde önümüzdeki grubun karşı kayalara tırmandığını ve devamlı taş düşürdüğünü gördük. Bu şekilde peşlerinden tırmanmak güvenli değildi. V çentiğinin altındaki kaya setine sığınarak,  onlar tamamen sırta tırmanana kadar bekledik. Bu arada birçok taş daha yuvarlandı kulvarda. 


V Çentiğine gelmeden rotanın sağa döndüğü geniş dik kulvar.

Öndeki grubu sırta yakın bir noktada gördüğümüzde saklandığımız yerden çıkıp tırmanışa devam ettik. Kulvarın karlı setlerinden sola doğru yükseldim. Kar eğimi git gide artıyordu. Önümde raporlarda bahsedilen şelale geçişini gördüm. Ancak üzerinde, kar-buz v.s. yoktu. Sadece şarıl şarıl su akıyordu. Bu şekilde buradan çıkılamayacağına karar verdik.                                              


Üzerinden su akan şelale bölümü. Eğim 70 derece.

Tam rotayı araştırırken yine yukarıdan “taaaş” sesi geldi. Bu kez de yine irice bir taş kafamın yanındaki kayaya toslayarak yanımdan geçti. Bundan da ucuz yırtmıştım. Bu dik buz bölümden yan geçişle sağdaki kaya setlerine ulaştık. Kramponları çıkarıp buradan kaya tırmanışı ile sırta ulaşacaktık. Önümüzdeki ekibin de buradan tırmandığını görmüştük. Kaya yüzeyi kuru ancak çok çürüktü. Bazı yerlerde daha önceden bırakılan sikkeler gördük. III, III+ çok zor olmayan, ancak çürük kayada sırta doğru tırmandık.


Şelalenin sağındaki çürük kayalardan tırmanarak yükseldik.

Tırmanış zaman zaman boşluklu bir hal alsa da ip açma gereği duymadık. Burada yakın gidilmeli ve taş düşürme riskine karşı dikkatli olunmalı. İp açılırsa taş düşme riski daha da artabilir. Devamlı üç nokta tırmanışıyla sırta ulaştık. Artık zirve durduğumuz yerden görünüyordu. Hatta önümüzdeki ekip zirveye ulaşmıştı, görebiliyorduk.


Şelalenin sağından tırmandığımız çürük set ve öndeki grup. Sırttan zirve ilk defa görünüyor.

Sırtın sağ tarafı dağın güney yüzündeki dik slab kaya ve uçurumlara bakıyordu. Burada artık ilk defa yakıcı güneş yüzümüze vurdu. (Saat: 09:00)


Sırtta ufak bir mola verip, önümüzdeki slab kayalardan tırmanışa kuzey-kuzeydoğu yönünde devam ettik. Birkaç kılçık bölümden geçip nispeten geniş bir alanda durduk. Çünkü önümüzde dik bir kule vardı. Üzerinden aşmak mümkün değildi. Buranın fotoğraflarda ve raporlarda gördüğümüz yan geçiş bölümü olduğunu hatırladık. Bulunduğumuz yerden çarşak bölümün kaya ile kesiştiği noktaya kadar alçaldık. Sol tarafta sikke ve kayadan perlon ile kurulmuş bir istasyon var. Buradan iple de vadi içine inilebilir. Alçaldığımız kaya setinden bu sefer tekrar kuzey yönündeki kayalara tırmanış yaptık. Kaya-çarşak karışımı bu setleri de tırmanıp batı zirvesine ulaştık (Saat: 09.45)


Zirvenin ilk defa göründüğü sırt ve sırttan zirveye giden rota.

Batı zirvesinden asıl zirve ve son kılçık hattı.

Artık önümüzde zirveye uzanan son kılçık hattı vardı. Kılçık hattına tedirgin bir giriş yapsak da sağ (güney ) tarafında basılabilecek yerler görmemizle endişemiz azaldı.


Zirveye doğru kılçık geçişi.

Artık zirvedeydik J (Saat: 10.15). Zirveden Selda ile konuştum. Onlar da Sematepe’nin dibindeki kayalıklardan bize bakıyorlarmış. Bizi zirvede gördüklerini söyledi ama ben onları göremedim (gözlüklerim yok :).


Zirvedeyiz :))

Selda’ya bizim inişimizi beklemeden kampa gitmelerini söyledim. Zirvede, klasik fotoğraf faslından sonra uzun süredir yiyemediğim sandviçimi meyve suyuyla birlikte bu muhteşem manzarada yedim.

Beynime glikoz gidince kendime geldim doğrusu. 1 saatten daha uzun süre zirvenin ve manzaranın keyfini çıkardık. Hava muhteşemdi. Hatta fazlasıyla muhteşemdi, kavruluyorduk. Suyumuz da kalmamıştı. Biz zirvedeyken klasik rota yönünden Eskişehir’li kalabalık bir üniversite grubu geldi. Defteri yazıp onlarla selamlaştıktan sonra klasik rotadan iniş için harekete geçtik. (Saat: 11.30).


İlk istasyondan inişte. Arkada Sematepe.

İniş için kullanılan ilk istasyona ulaştığımızda altımızda iniş yapan toplam 8-10 kişilik iki ayrı grup gördük. Buradan onlara taş düşürmemek adına uzun bir süre sette bekledik. Ancak altımızdaki ikinci grup çok çok yavaş hareket ediyordu. Bir türlü inemediler. Uzun bir bekleyişten sonra biz de iniş için hareket ettik. Faaliyet boyunca yanımızda taşıdığımız ve kullanmadığımız iki tam ipi birbirine bağlayıp çift ip inişi yaptık.



Muhteşem ekip ;)

İniş beklediğimizden uzun sürdü. Yaklaşık 4-5 ip boyu indik. Kızılçarşağın dibine geldiğimizde saat 15.15’ti. İki saatte ineriz derken ancak dört saatte buraya ulaşabilmiştik.


İnişte kullandığımız, Demirkazık'ın klasik külah rotası.

Buradan uçağı kaçırmamak için koşar adımlarla Sokullu’ya doğru hareket ettik. Kızgın yağ sıcaklığındaki havada resmen kızartma olmuştuk. Suyumuz da yoktu. Narpuz 2 kapısındaki şelaleyi görünce hep beraber hücum ettik. Direkt altına girip tamamen ıslandım. Ohh ferahlamıştım birazcık. Ancak yaklaşık iki dakika içinde tekrar tamamen kurudum. Aladağlar’ın sıcağı da farklı oluyor gerçekten. Bitmek bilmeyen vadi boyunca ilerleyerek 17.30’da Sokullu kampında dört gözle bizi bekleyen arkadaşlarımıza kavuştuk. 14 saat süren yorucu ama bir o kadar da güzel faaliyeti sonlandırmıştık. Bivak yerinde bıraktığımız eşyaları tekrar o çarşaktan çıkıp almamız mümkün değildi. Bir aksilik yüzünden Olgu’nun bizimle gelememesi ve eşyalarımızı kampa kadar getirmesi bizim şansımız olmuştu.

Sonrası geldiğimiz yoldan geri dönüş. Yorgunluk ve sıcaktan perişan olmuştuk. Sanırım güneş çarpmıştı. Diğer tüm faaliyetlerde olduğu gibi iner inmez tekrar ne zaman geliriz diye düşünmeye başlamıştık… Yorgunluk geçiyor,  geriye sadece güzel anılar kalıyor. Bu işi bu kadar güzel yapan da bu…


Notlar:


- Daha önce okuduğumuz tüm raporlarda da rota en az 12 saat sürüyordu. 20 saatte tamamlayan, hatta tamamlayamayıp bivak atan ekipler de okumuştuk. Biz de 14 saatte tamamladık. Rota çok uzun bu nedenle zaman planlamasını buna göre yapmak gerekiyor.

- Rotanın geneli aşırı zor değil ancak tüm faaliyet boyunca dikkat, konsantrasyon, dayanıklılık ve teknik altyapı öne çıkıyor. 

- Bivak atmadan direk Sokullu’dan çıkan ekipler de vardı. Ancak bunun için çok erken başlamak ve toplam süre üzerine en az +3 saat ve çarşak yorgunluğunu da eklemek gerek. Biz ilk gün çok yorulduk ancak gece direkt bivak noktasından kulvara girdik. İyi de oldu.

- Rotanın ideal ayı hep Haziran olarak geçiyor ancak az kar, aşırı sıcak sebebiyle mevsimi biraz kaymış bence. Mayıs sonu Haziran başı daha ideal olabilir.

- Kar azlığı ve sıcak sebebiyle şelale, v.s. tırmanışı yapmadık. O parkurlar kuru kayaydı. Fakat alt kulvarlarda karın az olması ekstra kaya tırmanışları yapmamızı gerektirdi. Rotaya girerken kar, sıcaklık, mevsim durumunu kontrol etmekte fayda var.

- Özellikle Amfitiyatrodan sonra önünüzde bir ekip varsa tırmanış çok tehlikeli bir hal alıyor. Ne kadar dikkat edilse de mutlaka taş düşüyor. Biz birkaç tanesinden şans eseri kurtulduk. Vakit kaybedilse de önceki ekibin tırmanışı bitirmesini beklemek en güvenlisi.

- Rotada birçok yerde miks tırmanışlar var. Kramponla kaya tırmanmakta tecrübeli olmak bu rotada işi kolaylaştırıyor. Biz biraz bu etaplarda oyalandık.

- Rota raporlarda belirtildiğine ve çıkanların anlattığına göre çok karmaşık, dolambaçlı ve karıştırılan nitelikteydi. Ancak biz tam da anladığımız gibi çıkarak direkt rotayı bulduk. Aslında çok karmaşık bir hali yok ama öncesinde iyi çalışıp, okuyup rotayı anlamak önemli.

- Rotaya ilişkin GPS kayıtları var ama sadece GPS’e güvenerek bu rotaya girilmemeli. Çok dik ve dar kulvarlar arasından geçildiği için GPS buralarda efektif çalışmıyor. Hatta yanıltıcı bile olabilir.

- Biz tırmanışta ip açmadık ama bazı yerlerde açılabilir. İp açılacaksa ipin düşüreceği taşlara çok dikkat edilmeli.

- Karın bol olduğu ya da taze kar yağdıktan sonraki dönemlerde çığ riskinin çok yüksek olduğu bir kulvar. Bu riskler rotaya girmeden önce iyi incelenmeli.


303 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page