top of page
Yazarın fotoğrafıÖnder

Bu sefer kuzeyden Kaçkar (3.937 m)

Güncelleme tarihi: 18 Ağu 2019


KAÇKARLAR.. Tüm dağların arasında belki de en sevdiğimiz. Selda ile bu dağa 4. kez geliyoruz. Daha önce 2 kere güneyden zirve yapmış, geçen sene ilk defa denediğimiz kuzey rotasında ise yağmura ve sise yenik düşüp kapıya ulaşamadan geri dönmüştük. Her sene bıkmadan gidebileceğim bu coğrafya için planlarımız taa geçen sene dönüş yolunda başlamıştı.


2015 için ise bayram tatilini fırsat bilip biletlerimizi önceden almıştık. Bu tırmanışta da yine İstanbul Dağcılık’ tan arkadaşlarımız Mesut ve Can bize katıldı.


Bu faaliyet ayrıca 2 hafta sonraki Elbruz tırmanışı öncesi son hazırlığımız olacaktı.


01.08.2015 Cumartesi

Sabah 05:30’da kalktık. Uçağımız 07:50’de Sabiha Gökçen’den kalkacak Pegasus uçağıydı. 07:00 gibi dördümüz de havalimanında buluştuk. Saat 10’a doğru Trabzon Havalimanı'na indik. Trabzon’da resmen bir Antalya sıcağı ve nemi vardı; bir an önce kendimizi dağa ve yükseklere atmayı diledik.


Havalimanından, önce Havaş ile Pazar’a, oradan da dolmuş ile Ayder’e geçtik. Dağ alışverişimizi de dolmuş beklerken Pazar’dan yaptık. 13:00 gibi Ayder’e ulaştık. Oh bee.


Tamzara Tur ve Ayder’de yer alan Natura Lodge Otel’in ortaklarından arkadaşımız Cevdet ile daha önceden konuşmuştuk. Ayder’e inince fazla eşyalarımızı otelde onların gösterdiği odaya bıraktık, üstümüzü değiştirdik tırmanış moduna geçtik.


Yıllardır geldiğimiz Ayder her sene daha kötüye gidiyordu ancak bu seneki kadar kötüsünü daha önce hiç görmemiştik. Sokaklarında trafik, koca koca tur otobüsleri, araba gürültüsü, korna sesleri, Arap turist istilası, çöp, pislik, mangalcılar… 1 saat içinde daral geldi; bir an önce buradan da yukarılara gitmek istedik.


Son alışverişleri de yapıp çantaları yerleştirip 2 ye doğru Kavron dolmuşuna bindik. 1 saat falan sürdü sarsıntılı yolculuğumuz. Sis yukarılarda açıldı, sevindik ama gördüğümüz manzara biraz canımızı sıktı. Yeşil yol denen katliamı ilk kez gözümüzle gördük, her yer inşaat, iş makinesi v.s. Kavron’dan Samistal tarafına giden yolları açmaya başlamışlar. Bin türlü küfür savura savura Kavron’a ulaştık. 1-2 seneye Ayder gibi olur burası da. Zaten yapılaşmadaki artış gözümüze çarptı. Yeni yeni yerler yapılıyordu.


Kavron’da kısa bir çay ve dinlenme molasının ardından 4’ de çantaları yüklenip yürümeye başladık. Kamp yüklerimiz aşırı ağırdı, gerçekten belim koptu diyebilirim. 4 günlük yiyecek, çadır v.b. yanında burada her yerde su olmasına rağmen yine de kapalı içme suyu da taşıdık. Daha önce buradaki dere suyundan ya da kar suyundan bakteri kapıp hastalanan arkadaşlarımız olmuştu.


Öküzyatağı'na doğru Kavron Vadisi'nde

Ağır yüklerimizle yola devam..

Kavron Yaylası aşağıda kaldı..

Muhteşem Kaçkarlar ve muhteşem doğası..

Akşam 7’ye doğru kapıdan geçmiş ve Öküz Yatağı'na ulaşmıştık. Öküz yatağının girişinin biraz sonrasında sivrisinekler sardı her yerimizi. Ama ne sarmak? Acayip çoklardı. Her yerimizi ısırdılar. Kafa göz, burun, yanak, kulak. Resmen hepimizde en az 20-30 ısırık vardı ve kıpkırmızı kabardı her tarafımız.


Karşımızda Kavron Zirve ve eteğinde Mezovit kamp alanı..

Kamp alanına doğru..

Sivrisinek saldırısından korunmak için sıcakta yağmurluk takviyesi..

Yorulduk çantalarla. Acıkmışız da. Çadırları kurup hemen akşam yemeği için sucuk ekmek yaptık. Kavron’dan da bir köpek takıldı peşimize, taa kamp alanına kadar bizimle geldi. Hep önden gidiyor, patikayı gösteriyor sanki bize rehberlik ediyordu. Bu nedenle GPS koyduk adını :) Sonra kısaca GP diye çağırdık.


GPS.. :)

Yemekten sonra yattık hemen. Sabah 5’ten beri ayaktayız. Acayip uyumuşuz. Gece kocaman bir dolunay vardı, gündüz gibiydi. Kavron Zirve karşımızda tüm ihtişamı ile görünüyordu. Geçen sene görememiştik kendisini :)


Planımız bu gece direkt zirveye gitmekti. Selda ve ben kalktık zirve için; ama Can ve Mesut yeterince uyuyup dinlenememişler, yarın zirveyi yapalım dediler. Havayı kaçıracağız diye biraz endişelendim ama tekrar yattık hepimiz.


02.08.2015 Pazar

7 buçuk gibi keyifle kalktık, iyi uyumuşuz. Kahvaltımızı yaptık. Selda’nın yaptığı nefis börekleri yedik. Muhteşem Kaçkar manzaramızı izleyerek çayımızı yudumladık.


Kahvaltı sonrası keyif zamanı..

Renk cümbüşü...

Bugün zirveye gitmediğimiz için göller tarafına yürüyelim dedik. 10:30 gibi başladık yürümeye. Kaçkar’a yüzümüz dönükken sol tarafımızda kalan yamaca doğru epeyce yükseldik. Burada tam sırtın üzerinde arkada vadiye bir geçit var ve göllere buradan ulaşılabiliyor.


Kampımız aşağıda kaldı..

Geçitte gölleri gördükten sonra geldik dedik ama daha epeyce bir iniş varmış, yukarıdan yakın görünüyordu :)


Geçitteyiz. Aşağıda göller..

Aşağı doğru inerken sis bastırdı. Göz gözü görmüyordu. Göller güzeldi; sisten pek göremesek de. Biraz dinlendik kenarında, yattık. GP de bizimle geldi.


Sis hızla yaklaşırken

Göle biraz daha yaklaştık..

Göle biraz daha yaklaştık.

Mutlu insan..

Gölün karşısında birileri silahla atış yapıyorlardı :( Sessizlikte acayip yankılanıyordu. Sinirimizi ve huzurumuzu bozdu bu durum. Adamlara seslensek de durmadılar. Dağın başında bile huzur yok. 1 saat kadar göl kenarında vakit geçirip geri döndük. Dönüşte sis iyicene ağırlaşmıştı, yağış geliyor diye endişelendim moralim bozuldu biraz. Geçen seneden sonra yine bir yağış vakasıyla buradan eli boş dönmek istemiyordum.


Gölü sis olmadan gördüğümüz nadir anlardan..

Göl ve papatyalar..

Şimdi dinlenme ve ayakkabılardan kurtulma zamanı.. :)

Çadıra döndüğümüzde akşam yemeklerimizi yeyip dinlenmeye geçtik. Hava kararınca yağmur da başladı. Ben iyice keyifsizleştim dünkü havayı kaçırdık diye. Bu Kaçkar’ın yağmuru bastırdı mı dinmez. Gece GP yağmurdan kaçmak için çadırın bagaj kısmına girdi nasıl becerdiyse, Selda ile sırt sırta uyudular :). Gece boyunca da ha bire kaşındı durdu!


03.08.2015 Pazartesi

Gece bölük pörçük uyudum. Devamlı çadırdan dışarı baktım. Tüm gece yağmur yağdı. Zirve için umudum kalmamıştı artık. Gece 2 gibi tekrar uyanıp çadırdan kafamı çıkardığımda havayı pırıl pırıl gördüm. Mucizevi bir şekilde bir tek bulut bile kalmamıştı. Yağmur dinmişti. Can ve Mesut ’a seslendik, ses yoktu.


Uyandığımızda dolunay ve pırıl pırıl bir hava karşıladı bizi

3 te uyandık tekrar. Çıkalım bakalım en azından kapıya kadar gidelim dedik. Kayalar ıslak olabilirdi, kapıdan sonraki kayalık parkura ıslak kayada girmek mantıklı olmayacaktı. Saat 4 de yürümeye başladık. Önce dere boyunca büyük buzul istikametine sonra vadiden sola dönerek küçük buzul altından kapıya doğru yükseldik. Dolunay vardı yine, hava çok güzeldi. Moralim yerine geldi. GP de her zamanki gibi bırakmadı peşimizi ve bizimle geldi.


Kapı..

Kapıya doğru yükselirken..

Hava aydınlanırken daha büyük taş-kayaların olduğu bölüme geldik. Bu kısımda küçük buzul tarafına çok yaklaşmamak gerekiyor çünkü devamlı taş düşüyor. Kapıya geldiğimizde 6 buçuk gibiydi saat. Kapı aşağıdan çok dik görünüyordu ama yaklaşınca o kadar da korkutucu değildi. Yine de dik bir çıkış. Kapının en soluna yaklaşarak dar geçitten yükselmek gerekiyor. Şiddetli bir rüzgâr başladı bu arada.


Kapıya biraz daha yaklaştık..

Yukarıda tüm ihtişamı ile Kapı ve mahsun GP..

Yaklaştıkça yükselen duvarlar..


Kapıya ulaşıp sağa baktığımızda dağın kuzeydoğu sırtını tüm ihtişamı ile gördük. Çıkılmaz buraya yav felan diye konuştuk.


Dağın kuzeydoğu sırtı..

 Kapıdan sağa doğru inip dağın eteğine geldik. Rotaya sağlam bir tırmanışla giriş yaptık, baya 4 derece civarında bir çıkış oldu. Selda buradan nasıl çıkar diye düşündüm ama sonra sanki rota biraz daha kolaylaşır gibiydi. İlk kaya etabı bitiminde ayakta durulabilecek sete geldiğimde Selda’ya seslendim “hadi gel sonrası kolay” diye. Mesut GP yi güç bela taşlayarak kovdu bu arada. Biraz uludu, ağladı ama takip de etmedi sonra bizi. Üzüldük bu faaliyetin 5. katılımcısıydı, bize yoldaş olmuştu ama bu tırmanış bir köpek için değildi. Çıkabilse bile indiremezdik onu. Bir de önden gittiği için taş düşürüyordu.


İlk kaya setini atlattıktan sonra bazen paralel, bazen yükselerek, bazen kısa çarşak bölümlerde düşe kalka ilerleyerek neredeyse eller hep kayada yükseldik. Babalar ve kaya üzerine boyanmış ok şeklindeki işaretleri takip ettik. Rota gerçekten labirent gibi ve bu işaretler olmasa yolu bulmak oldukça zor. Hatta sis bastığında falan mümkün değil. Bazı baca çıkışları çok çarşaktı, oralarda tek tek çıktık çok fazla taş düşüyordu. Bazı bölümlerde de ciddi boşluk hissi olan kısa tırmanışlar yaptık. Bu boşluk hissi konusuna alışmışız sanırım tedirginlik yaratacağına hoşumuza gitti. Bu tarz el kayada ne çok zor ne kolay tırmanış şeklindeki çıkışları seviyorum. Yayvan bir çarşakta saatlerce cebelleşmekten iyidir. Sonunda dolambaçlar arasında nihayet tam sırta geldik ve uzaktan zirve bayrağını gördük. Bu bölümü de kayalar üzerinden yükselerek tamamlayıp saat 09.15’te zirveye ulaştık. Üçüncü kez KAÇKAR KAVRON ZİRVE 'deydik. Seneye hangi tarihte gelebiliriz planları yapmaya başladık :)


SÖZÜ FOTOĞRAFLARA BIRAKIYORUM...

Rota başlangıcında işaretler..

Tırmanış başlar..

Tırmanış devam eder..

Buralarda çok fazla taş düşüyor..

Tırmanış devam..





Bitmeeezzz..

Sonunda zirve bayrağı göründü..


Zirveye ulaşan mutlu insanlar..

Zirvede hayli rüzgârlı ve serin idi hava. Ama pırıl pırıl açıktı :). Bol fotoğraf seremonisi ve Mouth dinletisi sonrasında zirve defterini doldurup yarım saat kadar durup inişe geçtik. Zirvenin manzarası yine muhteşemdi; aşağıda göller, bir tarafta Ergör Buzulu, bir tarafta Dilberdüzü, diğer tarafta Kuşaklı Kaçkar ve Altıparmak, tüm Kaçkar silsilesi.. Fazla oyalanmadan kapıya kadar inmek istiyorduk çünkü sis, yağmur gibi olumsuz bir durumda bu rotadan inmek sıkıntı yaratabilir. Bu arada dağda kimse yoktu, sadece biz. Sonunda huzuru 3.900 mt lerde bulduk :)


Zirve!!!!




Dönüşte 2 saatte indik kapıya. Selda inişte hep oturarak indi sanırım, pantolonunun arka tarafının yarısı gitmişti. Eşarp bağladı poposuna :) GP yi bıraktığımız yerde göremedik :( 12 gibi dağa yakın taraftaki kapıda idik. İnişi buradan yaptık. Çarşak değil ama diğer kapının girişindeki gibi büyük kayalar yok burada. Daha rahat indik. Alt tarafında az bir kar geçişi de yaptık.


İniş başlar..

İniş yolunda boşluklu bir set


İniş yolunda buzuldan düşen parçaları seyrettik. 2 de kampa ulaştık. Sucuk ekmek yaptık, çay içtik. Hava çok sıcaktı. Sis gelebilir diye acele etmiştik inerken. Ama hala açıktı hava. Siste rotayı bulmak gerçekten çok zor olabilir. GPS (elektronik olan :) ) de dik rotalarda işe yaramıyor.


Kapıdan geçtikten sonra



Kampı toplayıp 4 e doğru inişe geçtik. Öküzler vardı yolumuzun üzerinde, tırstık resmen. Bir tanesi tam kapı yolunun üstünde duruyordu, geçmemize izin vermedi. Böğürdü, boynuzlarını sürttü, etrafından dolaşmak zorunda kaldık. Bir de tam kapının önünde 2 tane vardı, biraz kenara çekildiklerinde koşarak atladık kapıdan. Öküzlerin bazen saldırdığı hikayelerini duymuştuk. Neyse ki bu sefer sivrisinekler yoktu, hepsi öküzlere gitmişti herhalde :)


Kamp alanından ayrılma..

Öküzlerden kurtulduktan sonra

Kavron Vadisi'nde yeniden


Kavrona’a yavaş yavaş 3 saatte indik. Can' ın dizleri kötüydü. Hemen dolmuşa bindik, Ayder'de Natura Otel’e gittik. Odalara yerleştik hemen sıcak duş aldık. 8 gibi çıktık, yemek yedik pidecide. Sonra Pilita diye bir yerde oturduk. Yeni açılmış sevimli bir bar/cafe. Sohbet ettik (yine dağ planları :) ). Kamptan resmen bira içebilmek için inmiştik. Sonrasında yumuşak yataklarımızda sızdık hemen.


04.08.2015 Salı

Patates kızartması kokusuna saat 8 gibi uyandık. Uzun uzun kahvaltı yaptık. 4 de Ardeşen'e doğru yola çıktık. 17:30 Havaş'ına bindik. Pegasus yine rötar yaptı. 1-2 saat gecikmeyle evimize döndük. Kaçkar’a en kısa sürede tekrar gelebilmeyi hayal ederek… Bir sonraki gelişimizde Verçenik Dağı’na da gitmek konusunda sözleştik.

13 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page