top of page
  • Yazarın fotoğrafıSelda

Tek gün, iki zirve, badilik ciddi müessese! Kayacık (3.250)-Emler (3.723 m) Batı Sırtı,

Sakinlik ve birkaç zirve hayaliyle gittiğimiz Tekepınarı kampında pek aradığımızı bulamamıştık. Kötü hava nedeniyle tek faaliyetimiz Emmi Tepe olmuştu. Bir de üstüne birkaç çoban, binlerce koyun-keçi, bir sürü köpek... Sessizlikten eser yoktu. Tüm gece koyunlar meliyor, köpekler havlıyordu. Hatta bir gece aç kalan köpekler çobanın çadırına akın etti, sabaha kadar tencere, tava ne varsa talan ettiler. Kaç kere uyanıp kovaladık ancak 10 dk sonra tekrar geri geliyorlardı. Uyumak ne mümkün, zaten hava da kötüydü. Buraların pek tadı yok deyip kampımızı Tekepınarı’ndan Sokulu’ya taşıdık.


Kamp yüküyle beklediğimizden uzun sürdü yol. Bir de Mehmet’in yeri Sokulu’nun da üstündeki Karayalak’taydı. Yani Narpuz girişine gelince 2 km daha ekstra yokuş çıkmak gerekiyordu. Sıcak da cabası. Neyse sonunda ulaşıp, çadırlarımızı kurduk. Kamp yeri çok güzel ama, burası da kalabalıktı. Zaten bu sene Aladağlar aşırı kalabalık. Aradığımız sessizlik ve huzuru burada da bulamıyoruz. İstanbul’dan dostlarımız yarın gelecek, biz planlanandan 1 gün önce aşağı inmiş olduk. Tüm günü yatışla geçirdik. Hafta sonu Kayacık-Emler yapmayı planlamıştık. B nedenle bir ara Kayacık rota girişine kadar yürüdük, rotaya baktık.

20 Temmuz akşama doğru İstanbul Dağcılık ekibinden dostlarımız Sokulu’ya ulaştılar. Trafik, yol yapımı ve şoförün beceriksizliği sebebiyle 20 saatte gelmişler İstanbul’dan. Ekip planlarını değiştirip Sarımemedin Yurdu bölgesine kamp atmaya karar vermiş. Biz onlarla ayak üstü sohbet edip, hasret giderdik. Badimiz (buddy) Mesut ise onlardan ayrılıp bizimle gelmeye karar verdi.


Uzun zamandır görüşemediğimizden muhabbet üstüne muhabbet ettik, sonrasında akşam sucuk partisi, çay ve uyku.


21 Temmuz

Sabah 3 çeyrekte kalktık. 4 e doğru hazırlanıp yola çıktık. Son birkaç gün hiç yüzümüze gülmeyen hava bu gün çok güzeldi. Ay da çıkmıştı. Ana yoldan Narpuz’a doğru yürüyormuş gibi gidip, sonra direk çarşak-çayır kaplı yokuşa vurduk kendimizi. Arada oldukça dikleşiyordu bu yokuş, hatta o kadar ki elinizi yere koyma ihtiyacı hissettiğiniz yerler var.

Rotanın ilk girişi. Çarşak, kaya ve çimen karışımı oldukça dik bir çıkış.

Çimenlik kısımdan yavaş yavaş kulvarın altına geldik. Koyunların açtığı dağınık patikamsı yerler var etrafta, çoğu da bir yerde sonlanmıyor. Yükseldikçe, yükseldik. Kapının karşısına geldiğimizde gün de doğmaya başlamıştı.

Çarşak alanlar, kısa tırmanışlarla bölünüyordu. Bu tip büyük kulelerin sağından-solundan tırmanarak yükseldik.

Kayacık-Emler Batı Sırtı rotası aslında bir klasik ama çok az kişinin gittiği ve hakkında bilgi bulabilmenin zor olduğu ve nispeten de karışık sayılabilecek bir rota. Bu rota için Tunç Fındık’ın kitaplarında kabaca bahsedildiği halinden ve bulabildiğimiz 1-2 tane çok eski faaliyet raporundan bir şeyler çıkarmaya çalışmıştık. Mesut’un akıllı Garmin saatinde Kayacık zirvenin yeri işaretliydi ve doğru olup olmadığını bilmediğimiz bir rota yüklüydü.

Ellerin kayada olduğu, tırmanış yapılan dik pasajlar. Aşağıda, uzaklarda Sokulupınar, oldukça yükselmişiz.

Kapıya ulaşıp, soldaki kayaları tırmandıktan sonra tepemsi bir düzlüğe geldik. Buradan sanki rota hiçbir yere gitmiyormuş izlenimi verdi. Arka tarafta bir çarşağa alçalıyor, sol tarafta ise saçma diklikteki kuleler ve çarşak setli kulvarlara gidiyordu. Hiç iz, patika ya da birilerinin geçtiğine dair bir işaret bile yoktu. Aslında muhtemelen arkadaki çarşağa alçalıp, blokların altından yatay geçmemiz gerekiyordu. Hem Mesut’taki rota hem de zirvenin yeri ise doğrudan karşımızdaydı. Biz de daha kısa ama oldukça saçma görünen dik kulelerin arasından gitmeye karar verdik.


Sırtın arkasına geçince karşımızda büyük bir kaya bloğu geldi. Alt sağda da kale şeklinde bir sırt kaldı. Taa aşağılarda Sokulu’nun peribacaları (gelincik kayaları) görünüyordu. 2900 lere felan anca gelmiştik daha birkaç saattir hep yükselmemize rağmen. Kaya bloğunun solundan, çarşak, kaya, slab karışımı yerlerden tırmandık.


Sonra nispeten düz bir yere gelip, oturabildik. Burada bir şeyler atıştırdık. Aslında sağ tarafa sırta doğru geçmemiz gerekiyordu fakat Kayacık zirvenin yeri hemen üstümüzde ve çok yakında görünüyordu. Tekrar sağa kaçmadan direkt zirveyi hedef alıp tırmanmaya devam ettik. Daha zor olsa da bir şekilde yükseliyorduk.

O kadar yükselmiştik ki arkadaki güneşin ışınları ve sol taraftaki Narpuz vadisi ve Demirkazık Peck kulvarı görünüyordu. Artık çok yaklaştığımızı hissettik. Önümüzde son bir dik slab tepe vardı, onun da üstüne çıkınca artık zirveyi gördük. Bu slabın sırtından devam edip, biraz alçaldıktan sonra Kayacık’ın çarşaklı son zirve sırtına ulaştık. Burayı da aştıktan sonra saat 08.30’da artık zirvedeydik. Beklediğimizden uzun tam 4,5 saat sürmüştü.

Kayacık zirve ve arkada Büyük Demirkazık.

Kayacık zirvede biraz dinlendik, bir şeyler yedik. Daha yolumuz uzun, hemen arkamızda Emler zirve çok ihtişamlı görünüyordu ilerde. İlk bakışta çok yüksek çıkılamazmış gibi geldi. Daha oraya kadar kim gidecek?

Kayacık zirvedeki molamızın ardından yola devam ettik. Zirveden biraz alçalarak sırt hattından devam ettik Emler’e doğru. Çarşak slab karışımı bu geçiş sinir bozucu idi. Çok geçmeden yolu tıkayan yarık çentik önümüze çıktı. Önder önden gitti çentiği incelemek için. Bazı yerlerde küçük patikalar var ama devam etmiyor hiçbiri.

Kayacık zirveden Emler'e doğru devam eden hat üzerinde bu tip slab-çarşak karışımı zemin üzerinde ilerleniyor. Oldukça gevşek ve kaygan olan bu zeminde ilerlemek oldukça yorucu.

Kayacık zirveden Emler'e giden temsili rotamız.

Çentikte aradan geçip çok alçalmadan Emler’in eteğine gelmek gerekiyor. Ama geçiş yolunu bulmak zor. Bir süre bakındık nereden ilerlesek diye. Patikanın bizi götürdüğü noktadan aşağı iniş vardı. Önder incelemişti, aşağıda bir patika var gibi görünüyordu. Dik bir çarşak inişi ile çentiklerin eteğine indik. En uçtaki çentiğe kadar yatay patikadan ilerledik. Bu çentiğin solundan kayanın dibinden yukarı çıkmaya karar verdik. Sağ tarafta Emler’in altına bağlanan dik, slab kayalar ve arası karlı bir rota görünüyordu. Buradan çıkmak hiç mantıklı gelmedi. Ama sırta ulaşmak için iki taraftan birini seçmemiz gerekiyordu. Raporlarda sanki solundan çıkılmış gibiydi, hadi deneyelim dedik. Mesut çıkmaya başladı. Ama dimdik ve çok çarşak, sinir bozucu bir çıkıştı. Sürekli pedal çevirme hareketi yapıp hiç ilerleyememek işkence gibiydi. Yukarıda gördüğümüz sırta göre yarıya geldiğimizde Önder “Siz durun ben önden çıkıp bakayım” dedi. O hızlıca çıktı önden ve yarım saat kadar haber alamadık. Bizim ayaklarımız uyuştu resmen. Sonra yukarıdan bağırıp “Gelin” dedi. Çarşaktan, kayalardan oldukça dik bir kulvardan çıktık yukarı. Çık çık bitmedi. Eller kayada çıkılıyor burada hep. Önder’e ulaştığımızda tükenmiştik artık. O yorgunluğun üzerine bir de bize bir yer gösterdi tam karşımızda. Patika var gibiydi ama çok çok tehlikeli görünen bir yan geçiş felan vardı. O kadar saçma bir yoldu ki. “Mecbur buradan geçeceğiz. Başka yol yok” dedi. Hiç ikna olmasak da geri de dönemediğimiz için “hadi gidelim” dedik mecburen. Önden O ilerledi biz de takip ettik fakat söylediği yere doğru gitmiyordu. Sağa doğru kulelerin arasına doğru yükseliyordu. Yol yokmuş gibi görünen bu kulelerin arasında saklanmış bir geçişle direkt Emler’in altındaki geniş çarşak alana ulaştık. Meğer kandırmış bizi. Fakat bir sürü "in-çık"tan sonra ancak 10-15 dk sonra bu doğru yolu bulabilmiş. Gerçekten de burayı bulabilmek, hatta burada yol olduğunu tahmin etmek bile güç.

Geldiğimiz rotanın Emler tarafından görünümü. Hattın kesik kesik olduğu yer çentik (ya da yarık)'ın başladığı yer. Biz oldukça altına inip, içinden tekrar yükseldik. Çok alçalmadan, büyük kayanın dibinden aşmak da mümkün. Tepeye çıkıp, dağın arkasını gördükten sonra sanki sol taraftan devam edecekmiş gibi hissediyorsunuz. Halbuki doğru yol, solunuzdaki yüksek kulenin etrafından dolanıyor.

Fotoğraftaki kişiyi bulunuz!! Doğa o kadar yanıltıcı olabiliyor ki, işte bu fotoğrafta olduğu gibi. Fotoğraf içinde bir kıyas noktası olduğunda ancak boyutlar hakkında bir fikrimiz olabiliyor. Diğer taraftan Aladağlar'ın devi Büyük Demirkazık Dağı'nın arka planda Emler sırtı ile birleşip sanki tek bir dağmış gibi görünmesi... Aslında arada kocaman bir vadi var. Doğa sürprizlerle dolu.

Düzlüğe ulaştığımızda zirvedeki bayrağı ve insanları gördük. Hala çok yolumuz vardı. 10.30 gibi sırta doğru ilerlemeye başladık. Mesut ve ben sohbet ede ede sol sırta doğru yükselmeye başladık. Önder sağa, zirve altına doğru gitti. Sırtı görüyoruz ama bir türlü ulaşamıyoruz. Yine slab, çarşak karışımından Hürtepe istikametine doğru yükseldik.

Emler zirvede insanlar göründü. Yaklaştıkça diklik artıyor.

Tam ulaştık bu yükseltinin arkası diyoruz başka bir set daha çıkıyor. Sinir bozucu idi. Uzunca bir debelenmenin ardından sonunda sırta ulaştık. Dağın öbür yüzündeki rahat ve sırta paralel ilerleyen patikadan zirveye 13.30’da ulaştık. Önder bizden yarım saat önce çıkmıştı. İlle en soldan çıkılmasına gerek yok. Zirve altındaki kulelere yaklaşmadan, sırtın sağına doğru da yükselinebilirmiş. Ama en sol taraf sırta ulaşmanın en kısa yolu ve oradan zirveye ulaşmak patikadan çok daha kolay.

Sonunda zirve...

Zirvede foto, sohbet muhabbet derken saat 14.00 olmuştu. Mesut akşam erken dönecekti. Hemen toparlanıp aşağı inmeye başladık. Dağ acayip kalabalıktı. Klasik rotadan zirveye gelmiş, dönen, çıkmaya devam eden bir sürü insan vardı. Çarşaklardan filan koşarak indik. 16.00’da kamptaydık. Hemen çadırı toplayıp aşağı indik ve Mesut’u yolcu ettik. Biz de 21.30’daki Antalya otobüsümüz için Niğde’ye devam ettik.


Zaten genelde uzun ve karışık olarak bilinen bu rotayı, kendimiz daha da zorlaştırarak tamamladık. Muhtemelen yeni bir rotadan, kendi kafamıza göre çıktık. Uzun, yorucu fakat bir o kadar da zevkli bir faaliyet oldu. uzunca bir zamandır hiç bir faaliyet yapmayan bünyelerimizle çok sağlam bir faaliyet yaptık. 2 sene sonra tekrar Aladağlar'da geçirdiğimiz bu hafta bize çok iyi geldi doğrusu. Hem uzunca zaman sonra çok özlediğimiz bir yerdeydik hem çok güzel bir tesadüf ile İstanbul'dan eski dostlarımızı görmüş olduk hem de daha önce birlikte birçok dağa tırmandığımız aslan badimiz Mesut ile de birlikte bir faaliyet yapmış olduk. Daha ne olsun! Günün mottosu da " BADİLİK CİDDİ MÜESSESE" oldu.

222 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page