top of page
  • Yazarın fotoğrafıÖnder

Aklım Kaldı (3.734 m)'da kaldı.

Güncelleme tarihi: 18 Ağu 2019



Kaldı Klasik Rota (Kocadölek, Parmakkaya vadisi, Avcıbeli Geçidi, Yoncalıtaş, Kaldıbaşı, Kaldı)

1    1. Gün : 14.30 Kocadölek'den çıkış, 17.00  Avcıbeli Geçidi'nin altındaki kayalık bivak alanı

2    2. Gün: 03.00’de hareket,  04.45 Avcıbeli, 07.00 Kaldıbaşı, 10.30 Kaldı Zirve, 13.00 Futbol Sahası, 16.30 Bivak alanı, 17.30 Kocadölek

Teknik malzeme: 60 metre ip, HMS, ATC, kilitli ve kilitsiz karabinler, 15 metre açık perlon, muhtelif sayıda kapalı perlon, pursikler, emniyet kemeri, kask,


1.Gün:

Bir önceki gün Güzeller Dağı’nın verdiği yorgunluk ve erken kalkmayacak olmamızın verdiği rahatlıkla saat 7.30 – 8.00’e kadar tulumlardan çıkmadık, birçok kez uyanmış olsak da adeta bir Pazar günü keyfi sürdük.  (Bir çok kez uyanmamızın nedeni ise yan çadırda sürekli gülen ve gürültülü bir şekilde sohbet eden komşularımızdı aslında.. Nezaket kurallarından bihaberdi sanırım kendileri.)


Güzel bir gün ve açık bir hava ile uyandık ve mükellef bir kahvaltı yaptık. Bugün öğleden sonra 14.00 gibi zirve ve bivak yükümüz ile yola çıkarak, Avcıbeli tepesine kamp atmaktı hedefimiz. O saate kadar dinlendik, muhabbetin dibine vurduk. En büyük sıkıntımız cehennem sıcağında yanan çadırlarımızın içinde duramamak ve aksi gibi dışarı çıktığımızda da ne bir ağaç ne bir kaya gölgesi bulamamaktı. Her iki türlü de kavruluyorduk. İşte bir Aladağlar gerçeği! Neyse ki kamp alanının yakınında irice bir kaya bulduk ve cılız gölgesine tünedik (ne yazık ki dibinde ateş yakılmış ve çöp olarak kullanılmış kayanın altı. Ancak küçük bir bölümünde oturulabiliyor ve güneşe göre sürekli yer değiştirmeniz gerekiyor :) ).


Yürüyüşe başlamadan önce öğle yemeğinde makarnamızı yedik, bu arada içme suyumuz neredeyse tükenmişti. Kişi başı ancak 1,50 litre kadar suyu paylaştık. Biraz da kamptaki dağ suyundan aldık her ihtimale karşı. İyi ki kampa su taşımışız diye düşündük. Çünkü çobanın yukarıdan çektiği su hem koyunların yalağının içine akıyor (ucu temiz değil) hem de inanılmaz derecede hortum plastiği kokulu idi ve kaynatmadan içmek oldukça güçtü. Sadece yemekte ve çayda kullandık dağ suyunu.


Öğle yemeğinden sonra 14:30 gibi, bugün ve yarın kullanacağımız malzemeleri yüklenerek fazla malzeme ve yiyeceği çadırlarımızda bırakıp Parmakkaya’ya doğru yürüyüşe geçtik. Hava gerçekten çok sıcaktı. Akşampınarı mevkiinde de su aradık ki her zaman burada su olurdu. Ancak bu sefer yoktu, hortumların ucu kupkuruydu. Suyumuzu idareli kullanmaya çalışarak yükseldik.


Avcıbeli'ne doğru...

Avcıbeli’ ne doğru yaklaştığımızda bir önceki gün bizim gibi bivak yükleriyle aynı vadiye giden ve Kaldı ’yı deneyeceklerini bildiğimiz biri yabancı iki kişi ile karşılaştık. Zirveyi yapmışlardı, ama gerçekten halleri perişan görünüyordu. Saat 17.00’e geliyordu. Onlar faaliyete gece 03.00’te başladıklarını ve ancak buraya ulaştıklarını söylediler. Ayrıca sırtın insanı devirecek derecede rüzgarlı olduğunu, hatta Yoncalıtaş altında 1 saat kadar rüzgarın azalmasını beklediklerini ilettiler. Bu kısa konuşmanın ve karşımızda duran sıcaktan kavrulmuş ve bir o kadar perişan suratların etkisiyle hemen planımızı revize ettik. Bivağı Avcıbeli’ne değil altındaki kayalık alana atacak ve gece de 03.00’te (1 saat erken) harekete başlayacaktık.


Karşımızda Avcıbeli'ni ve dik çıkışını görüyorduk. Çıkışa başlamadan önce, patikanın sol alt tarafında kocaman kayaların olduğu bir alan bivak alanı olarak kullanılıyor. En uygun bivak yerlerini seçip konforlu bir gece için duvar örme gibi ufak tefek inşaat ve tadilat işlerinden sonra 19.00 gibi bivaklarımıza girdik. Havada yağış yoktu ama gece boyunca rüzgâr durmadı. Rüzgârla sallanan ve hışırdayan bivaklarımızın gürültüsüyle uyur uyanık bir gece geçirdik.


Bivaklarımız..
2.Gün:

Gece planlandığı gibi 02.30’da kalktık, üzerimizi giydikten sonra çantalarımızı toplayıp yürüyüş moduna geçtik. Sabah geç kalktığımız için uykuya dalmak zor olmuştu açıkçası. Rüzgarın sesi de uyumayı zorlaştırıyordu. Yine de kolayca uyandık.


Zirvede işimize yaramayacak bivak, uyku tulumu, mat gibi fazlalıklarımızı bir kaya kovuğuna istifleyip dönüşte almak için bıraktık. Gecenin karanlığında, 03.00’te yürüyüşe başladık ve zifiri karanlıkta Avcıbeli’ne doğru yükselmeye başladık. Aslında biz geçidin hemen altında bivak attığımızı düşünürken Avcıbeli Geçidi'ne ulaşmamız 1,5 saat kadar sürdü. Bu arada hava henüz aydınlanmamıştı.


Avcıbeli Geçidi'ndeki sırta geldiğimizde bir önceki gün karşılaştığımız arkadaşların bahsettiği şiddetli rüzgârla yüz yüze geldik. Kısa bir molanın ardından solumuzda kalan Avcıbeli Tepe’sine doğru giden sırt hattından hafif yukarıya doğru yolumuza devam ettik, bu arada gün ağarıyor ancak rüzgâr daha da şiddetleniyordu.

Bu sırtta hoş bir sabah sürprizi ile karşılaştık. Bir grup keçi evet bir grup keçi şiddetli rüzgarda bir araya toplanmış bize bakıyordu. Keçinin dağcıya baktığı gibi boş gözlerle bizi süzdüler:)


Avcıbeli Tepesi sırtında bizi seyreden keçiler

Yoncalıtaş'a doğru, gün doğarken...

Artan rüzgârla beraber sırtta düşe kalka ilerlemeye çalışıyorduk. Özellikle Yoncalıtaş’tan önceki sırt hattında ayakta bile durmak güçleşmişti. Güç bela Kaldıbaşı ’na inen kaya setini aşarak çarşak alana indik burada rüzgâr biraz hafiflemişti, üşüyen vücudumuz biraz olsun ısıtıp ve bir şeyler atıştırdıktan sonra Kaldıbaşı’na doğru giden çarşak üzerinden yükselmeye devam ettik.


Arkamızda Alaca.

Yoncalıtaş civarından Kaldıbaşı.

Kaldıbaşı çarşağına inen kayalıkta muhteşem bir gündoğumu.

Raporlara göre kale suru gibi uzanan kaya duvarlarının en solundaki yarıktan yükselmemiz gerekiyordu, gerçekten de renkli basım aldığımız fotoğrafta işaretlenmiş olduğu gibi aynı bacayı bulduk. Bazı raporlarda burada ip açıldığı yazıyordu ancak basamaklı kaya setinden III-IV derece tırmanışlarla çok da zorlanmadan yükseldik ve Kaldıbaşı ’ndan futbol sahasına uzanan geçide ulaştık.  


Kaldıbaşı


Kaldıbaşı'nda kulvarda yükseliyoruz.

Buradan Kaldı’yı ilk defa tüm azametiyle gördük. Birçok ekip buradan geri dönüyormuş neden acaba diyorduk, buraya kadar yol oldukça uzun ve yıpratıcı, Kaldıbaşı ’nı da tırmanıp Kaldı ’yı görünce insan “buraya mı çıkacağım” diyor, hem oldukça dik ve korkunç görünüyor hem de daha çok yol olduğunu hissediyorsun sanırım psikolojik olarak insanları burada çökertiyor, direncini kırıyor. Neyse ki biz başımıza geleceği önceden bildiğimiz ve hazırlıklı olduğumuz için motivasyonumuzda herhangi bir azalma olmadı ama Kaldıbaşı’ndan Kaldı’yı ilk gördüğümüzde dağın muazzam görüntüsü karşısında dilimiz tutulmadı desek yalan olur.


Kaldıbaşı'nan KALDI..

Kaldıbaşı’ndan futbol sahasına doğru alçalıp uygun bir yerde son zirve atağı öncesi dinlenmek, güç toplamak ve bir şeyler atıştırmak için mola verdik. Burada çantamızdaki fazla eşyaları, fazla su ve sandviçlerimizi bırakarak futbol sahasına yürümeye başladık. Futbol sahası gerçekten adına yaraşır bir şekilde kaya bloklarının ve yüksek dağ sivrilerinin arasında kalmış oldukça geniş ve dümdüz bir alan. Gerçek manada çift kale maç yapılabilir :)


Kaldı kulvardan top sahasının görüntüsü.

Kısa bir süre sonra bu düz alan hafif bir eğim kazanmaya daha sonra da tamamen dikleşmeye başladı.  Dik çarşak alanda yükseldik. Kısa bir süre sonra çarşak azaldı ve kaya etapları başladı, III derece civarındaki bu etaplardan da çok sola kaymadan genelde girdiğimiz çarşak istikametine sadık kalarak geçtikten sonra nispeten daha düz -en azından rahatça ayakta durulabilecek kadar- bir alana geldik, buradan ne tarafa yükseleceğimiz konusunda çok net bilgimiz yoktu.


Kaldı kulvar içinden bir görüntü..


Kaldı kulvar.

Elimizdeki raporlardaki fotoğraflarda da net değildi. Kısa bir muhakeme yaptıktan sonra arka taraftan güneş ışığının geçtiği bir noktayı gözümüze kestirdik ve o tarafa yükselmeye başladık. Bir süre sonra dağın arka yüzünü görebildiğimiz küçük balkonumsu geçide ulaştık. Buradan sağa sola ve geriye baktığımızda fotoğraflarda gördüğümüz tanıdık görüntülerle karşılaştık ve doğru yere çıktığımıza emin olduk. İşte sağ tarafımızda Sivritaş ve Taştepe, solumuzda Kaldı’nın son yükseltisi ve kılçığı.