Önder
Bir garip 6.000'lik. Chachani (6.057 m) / Peru
Peru’nun Arequipa şehri, gerek tarihi dokusu, gerek doğal güzellikleri, etrafındaki dağları ile en çok sevdiğimiz şehirlerden biri oldu. Burada kaldığımız hostel de oldukça konforlu ve sıcak bir yerdi. Arequipa Cusco’nun büyük şöhretinden olsa gerek o kadar ünlü olamamış ama bizce en az Cusco kadar ziyaret edilmeyi, vakit ayrılmayı hak eden bir yer. Hem Cusco kadar turistik, kalabalık ve pahalı da değil.
Arequipa’da ilk gün şehri gezerken seyir terasından gördüğümüz Misti ve Chachani Dağları’na vurulmuştuk. İkisi de şehrin kuzeyinde birer kale gibi yükseliyorlardı. Sonradan bu dağlara çıkılabildiğini öğrenecektik. Peru’daki dağ hakkımızı Huaraz’daki Pisco Dağı’nda kullanmıştık ve açıkçası Bolivya’ya kadar başka yüksek bir dağa çıkma gibi bir hedefimiz de yoktu. İstanbul’dan çıkalı 6 aydan fazla olmuştu ve seyahatin de yorgunluğu başlamıştı. Fakat dağlar o kadar güzel ve cezbediciydi ki akşam hostele döner dönmez Silvia ile dağ hakkında konuştuk. Bu dağlardan, şehre daha yakın olduğu için daha yüksekmiş gibi görüneni Misti (5.822 m) ve hemen solundaki ise Chachani (6.057 m). Her ikisi de birer sönmüş volkan. Silvia’nın dediğine göre Chachani'nin kampına gitmenin tek yolu 4x4 ciplermiş. Bize araç kirası ile tur arasında çok fark yoktur dedi. Ayrıca bizim çadır ve kamp malzemesi de kiralamamız gerekiyordu. Silvia, ortağı olduğu tur firmasından bize bir fiyat aldı. Biz de hem Colca Kanyon’u hem de dağ için sıkı bir pazarlık yaptık. Önce bizim teklif ettiğimiz fiyatı kabul etmese de sonradan razı oldu.

Bir yere tur ile gitmeyi pek sevmesek de Latin Amerika seyahatinde bazı yerlerde, özellikle yüksek dağların bazılarında rehberli turlara dahil olduk. Burada en önemli kriter kendiniz gitmekle harcayacağımız yaklaşık maliyetin tur fiyatı ile karşılaştırılması. Hatta ilginçtir, bazı yerlere kendi başınıza gitmek, turdan daha maliyetli olabiliyor. Çoğu dağa bir toplu taşıma ile ulaşmak mümkün değil, ayrıca yanımızda kıyafet hariç hiçbir malzeme yok. Çantalarımız yeterince ağır olduğu için çadır v.s de getirmedik. Bu nedenle birçok yerde bu malzemelerin kirası, ulaşım, konaklama v.s. derken turla aynı paraya geliyor. Ayrıca hesap yaparken şunu da dikkate alıyoruz. XXXXXXXXX

Arequipa’nın çevresinde yapılabilecek en ünlü aktivitelerden biri Colca Kanyonu yürüyüşü. Günübirlikten 1 haftalığa kadar turlar var. Biraz daha zahmetli olmakla beraber, tur olmadan da gidilebilir. Kaldığımız Hostel’in tatlı sahibi Silvia bize dağla brlikte uygun fiyata bir tur buldu. O nedenle bizim de kolayımıza geldi ve 2 günlük (1 gece) bu turla gittik kanyona. Kanyon aynı zamanda G.Amerika akbabaları olan ünlü “kondor” ların da doğal yaşam alanı. 2 günün sonunda açıkçası pek sevmedik bu kanyonu.
Önce 2 günlüğüne Colca Kanyonu’na gidecek sonra, Arequipa’ya dönüp hiç dinlenmeden 2 günlüğüne Chachani Dağı’na çıkacaktık. Silvia ile fiyatta anlaşıp ok'leştikten sonra “Emin misiniz? Biraz zor ve yorucu olacak böyle” dedi. “Bir şey olmaz, merak etme” dedik. Maceramız böylece başlamış oldu. :)
6 Eylül / Külüstür cip, muhteşem manzaralar ve sevimli vikunyalar.
Sabah 6'da kalktık. Hostelde kahvaltı bu saatte başlamıyordu, ama sağ olsun Silvia bizimle kalktı ve o muhteşem pancake’lerinden yaptı. Güzelce karnımızı doyurduk.
Araç biraz gecikti ve 8 buçuğa doğru geldi. İlk önce ofise gidip uyku tulumlarını, mat ve çadırı aldık. Bir Fransız çift, bir de Alman genç vardı cipte bizden başka. Cip çok geniş değildi, biraz konforsuzdu yolculuk tıkış tıkıştık.

Şehirden çıkmak bir dertti resmen trafik yüzünden. Sonra Yura yolu üzerinden dağın öteki tarafına dolaştık. Yolun bir kısmı Colca Kanyonu ile aynı, dün de geçmiştik aynı yollardan dönüşte. Yol kenarında her yerde buraya özgü hayvanlardan vikunyalar var.

Bir süre sonra ana yoldan sağa sapıp toprak yola girdik. Aslında pek yol da denemez buraya, cipler gele geçe iz açılmış. Buraya neden sadece 4x4’lerle gelinebildiğini de anladık. Başka bir türlü aracın buralardan geçebilmesi pek mümkün değil.

Bazı yerlerde acayip dik yamaçlara çıktık. Araç birkaç kere aşırı hararet yaptı. Su ile soğuttu şoför, hatta kendi suyu bitince yanımızda getirdiğimiz içme sularından da verdik. Neyse ki bu dağın başında bir yerde kalmadan araçtan ineceğimiz tepelik yere ulaştık. Öğleden sonra 2'ye doğru indik arabadan, hemen toparlanıp yürümeye başladık. Burada irtifa 5000 m'lerde. Çantalarımızı yüklenip kamp alanına doğru yürümeye başladık. Patika genelde kum ve rahat bir eğimle yürünüyor. Yükseldiğimizi anlamadık bile. Yolun ortasına gelmeden biraz önce kaya döküntüsü bölümü var sadece bir yerde 500 mt kadar. Çantalarla ve bu yükseklikte zor oldu biraz bu kayaları aşmak. 3’e doğru kamp alanında ulaştık.

Kampa alanı dağın altında, 5.250 m yükseklikte bir düzlük. Çadır biraz garip bir çadırdı. Kurmak için epey debelendik, sinirlendik, yorulduk. Sonunda kurmayı başardık. Yerleşip biraz dinlenip, 4 buçukta çorba ve makarnamızı yedik. Hepsini yedik hazırlanan yemeklerin. İştahımız ve yüksekliğe uyumumuz gayet iyiydi. Hiç 5.000 metredeymiş gibi hissetmiyorduk kendimizi.
Bu arada bizim ekipteki Fransız çocuk, iyi bir dağcıymış ve dağların zirvelerine çıkıp paraşütle atlıyormuş. Hatta yakın zamanda Alpamayo’ya çıkmış ve oradan atlamış. Kamp alanına ulaştığımızda o direkt paraşütünü yüklenip zirveye gitmiş, gün batarken yukarıdan inerim demişti. Gerçekten de gün batımına doğru yukarıdan inen paraşütü gördük ve çok geçmeden kamp alanına, yanımıza inmişti. Helal olsun vallahi dedik. Bir de bu gece de kız arkadaşı için tekrar zirveye çıkacak diye düşündük.
Gün çok güzel battı, ortamda ağaç, buz, yeşil yok ama kırmızı-sarı arası renklerde toprak kaplı her yer. Gün batımında başka bir gezegen gibi nefis görünüyordu kamp alanı ve dağlar.

7 Eylül / Soğuk, irtifa ve zirve... Dönüşte sadece toz, toprak.
Gece 1 de uyandık, 1 buçukta hazırdık. Peynir, ekmek ve coca çayıyla kahvaltımızı yaptık.
O saatte pek bir şey yiyemedik. Saat 2.30 olduğunda yürüyüşe başlamıştık. Hep tatlı bir eğimle yükseldi patika. Zikzaklar çizdik. Önümüzde bizden daha kalabalık bir grup daha vardı ve aşağıdan başka ekipler de geliyordu. Oldukça yavaş bir tempoda yürüyorduk. Öndeki grup bizden de yavaştı, bir süre sonra yetişip geçtik onları.


Fransız kız kendini pek iyi hissetmiyordu, irtifa problemleri yaşıyordu ve ikinci molaya gelmeden dönmek istedi. Dünkü paraşütçü ile beraber ikisi dönüşe geçtiler. Biz dört kişi yükselmeye devam ettik.
5.800 lerde artık iyice tembel hayvan gibiydik. Güneş de doğmuş, ortalık aydınlanmıştı. Buradan bir yan geçiş yaparak dağın sol yamacına doğru kıvrıldık. Ve 6000 sınırını geçip bir sırta ulaştık. Biraz daha yükseldikten sonra buzların olduğu düzlüğe, yani aslında volkanın çanağına ulaştık.



Bu düzlükte zirveye gitmek oldukça uzun sürmüştü, bir adım iki nefes, bir adım 2 nefes. Nihayet 7 buçukta 6.057 m’lik zirvedeydik.


Zirve, bizim Hasan Dağı’nın zirvesine benziyor :). Bol bol fotoğraf çektirip, etrafı izledik. Hava tamamen açık ve çok güzeldi. 8 de inişe geçtik. Bu sefer çıktığımız sırttan değil, sırtın solundaki çarşak-kum karışımı kulvardan iniyorduk. O kadar güzeldi ki, koşa koşa indik. Yüzümüz gözümüz toz, duman oldu ama bir o kadar da hızlı inmiştik :) 9 gibi kampta ulaştık. Her tarafımız toz, toprak olmuştu. Biraz dinlendikten sonra, çadırı toplayıp aracın bizi bıraktığı yere doğru tekrar dönüşe geçtik.


Şehire başka bir yoldan indi sefer araç. Yolun neredeyse tamamı çok kötü toprak yolda geçti. Milli parkın içinden, yanımızda hep Misti ile tozun, toprağın içinde gittik. Arabanın içinde bile camlar kapalı olmasına rağmen tozdan göz gözü görmüyordu. Arada çukurlara girdiğine biz de zıplayıp kafalarımızı tavana çarpıyorduk. Çok kötü bir yolculuktu ama sağ salim şehre döndük neyse ki. Hostele girdiğimizde üstümüz, başımız, çantalarımız her yer tozdu. Yarın bütün gün çamaşır yıkanacak. :( Zirvesine ulaştığımız ilk 6 binlik dağdı Chachani.. Bir sürü çamaşır yıkanacak olsa da dağa teşekkürümüzü edip kendimizle gurur duyduk. :)