top of page
  • Yazarın fotoğrafıÖnder

Everest Ana Kamp Yürüyüşü (Everest Base Camp Trek) - Tüm detaylarıyla


Dünya’nın en ünlü yürüyüş rotalarından biri, belki de en ünlüsü olan Everest Ana Kamp Yürüyüşü (Everest Base Camp Trek) ile ilgili tüm detaylı bilgileri buradan paylaşmaya çalışacağız.


Himalaya Dağları’nın muhteşem coğrafyası içinde yaklaşık 15-16 gün süren bu yürüyüşte; Dünya’nın çatısı olan Everest Dağı’nı uzaktan görmek, izlemek ve tırmanıcıların 2,5-3 ay yaşadıkları ana kampı ziyaret etmek, Ganj Nehri’nin doğduğu yer olan Khumbu Boğazı boyunca Everest’in yanında yeralan diğer birkaç 8.000 metrelik Dağı ve başka ünlü Himalaya doruklarını görmek, dağ halkı şerpaların (Sherpa) köylerini ziyaret etmek, onların kültürlerine dokunmak, yürüyüş boyunca Budizm'e ait tapınakları, stupaları ziyaret etmek bu 15 gün boyunca bizi bekleyen ödüllerden sadece bazıları.

Muhteşem dağlar ve dua bayrakları tüm Everest Bölgesi'nde en sık gördüğümüz şeyler.

Bu yazı içerisinde hangi bilgilere ulaşacaksınız?


1) Nepal neresi? Nasıl bir ülke?

2) Nepal için vize gerekiyor mu?

3) Everest adı nereden geliyor ve tırmanış tarihçesi nedir?

4) Neden Everest Ana Kamp yürüyüşü?

5) Everest Ana Kamp Yürüyüşü rotası nasıldır, nerede başlar, nerede biter?

6) Yürüyüş zor mu, herkes yapabilir mi?

7) Yüksek irtifa etkileri nelerdir? Nasıl başa çıkılır?

8) Yürüyüş için yanıma ne almalıyım? Hangi malzemeler gerekli?

9) Hangi mevsimde gidilmeli?

10) Kendi başınıza gitmek mi? Rehberli bir tura dahil olmak mı?

11) Everest Ana Kamp yürüyüşü ne kadara mal olur?

12) Yürüyüş ipuçları ve ilave bilgiler.

13) Everest ile ilgili filmler.

14) Bizim Everest Ana Kamp yürüyüş güncemiz.


1) Nepal neresi? Nasıl bir ülke?


Nepal, belki de Dünya’nın en ilginç bayrağına sahip, Çin, Hindistan arasına sıkışmış küçücük, dağlık bir ülkedir. Başkenti ve en büyük şehri Katmandu’dur.


Ülkenin büyük bir bölümü dağlık olduğundan tarıma elverişli değildir. Genelde tepeler, dağlar teraslanarak tarla alanları oluşturulmuştur. Alçak, sulak kesimlerde pirinç, çay, yüksek dağlık kesimlerde mısır, patates en çok yetiştirilen tarım ürünleridir. Hatta yüksek kesimlerde bizim de rastgeldiğimiz üzere, şerpa köylerinde neredeyse sadece patates haşlama ile beslenilmektedir.

Sanırız Nepal'de hayatımızın en lezzetli patateslerini yedik. :)))

Nepal, dev endüstrilere sahip iki büyük ülkenin arasına sıkıştığı için dış ticaret, sanayi vb. alanında da çok gelişmemiş ve ülkenin nüfus yoğunluğu da buna eklenince Dünya’nın en fakir ülkelerinden biri haline gelmiştir. Kişi başı yıllık 700 USD gelir ile en fakir 20 ülkeden biridir. (Afrika Kıtası dışında bir tek Afganistan ve Nepal var bu listede.)


147.000 m2 yüzölçümü ile ülkemizin yaklaşık 1/5’i kadardır, buna rağmen nüfusu neredeyse 30 milyona yaklaşmaktadır. Bu nedenle nüfus yoğunluğu bakımından kalabalık bir ülke denebilir.


Para birimi Nepal Rupisidir (NPR) ve 2019 kurlarına göre 1 USD=114 NPR

1 TL = 20 NPR’ye karşılık gelmektedir.

1.000 Nepal Rupi'si ve Everest Dağı.

Saat dilimi olarak Türkiye saatinden 2 Saat 45 dakika ileridedir.


Çoğu kişi tarafından bilinenin aksine ülkenin büyük çoğunluğu (%80) Budist değil, Hindu'dur. Budizm genelde dağlık bölgelerde, Himalaya bölgesindeki şerpa (sherpa) halkı arasında yaygındır. Zaten şerpalar da Tibet’ten dağları aşıp Nepal’e göçmüşlerdir ve Tibet Budizmi’ni de beraberlerinde getirmişlerdir.


Ana dili Nepalce (Nepali) olsa da farklı bölgelerinde onlarca farklı dil konuşulmaktadır. Örneğin Everest Ana Kamp yürüyüşü bölgesindeki şerpa halkı tamamen farklı bir dil konuşmaktadır.


Büyük çoğunluğu dağlık bir ülke demiştik ve Dünya’nın en ünlü ve yüksek dağ silsilesi olan Himalaya Dağları’nın da önemli bir bölümü bu ülkenin sınırları içinde kalmaktadır. Dolayısı ile Dünya’nın çatısı Everest (8.848 m) ile beraber 8.000 metreden yüksek 14 zirvenin toplam 8’i Nepal sınırları içerisinde bulunur. Everest haricinde bu dağlar; Kanchenjunga (8,586 m – 3.en yüksek), Lhotse (8.516 m – 4.en yüksek), Makalu (8.463 m – 5.en yüksek), Cho Oyu (8.201 m – 6.en yüksek), Dhaulagiri (8.167 m – 7. En yüksek), Manaslu (8.163 m – 8. En yüksek), Annapurna (8.091 m – 10. En yüksek) zirveleridir.


Everest Ana Kamp yürüyüşü boyunca bu dağlardan Everest ve hemen yanındaki Lhotse birçok noktadan görünmektedir. Ayrıca Khumbu Boğazı boyunca farklı yüksek noktalardan, yüksek geçitlerden Cho Oyu, Makalu ve Kanchenjunga Dağları’nı da görmek mümkün olabilmektedir.

Muhteşem Himalaya dorukları tüm yürüyüş boyunca bize harika manzaralar sunuyor.

Nepal, eğitim seviyesi ve okuma yazma oranı çok düşük bir ülkedir. Fakat buna rağmen, Hindistan ve İngiliz etkileşimleri ile beraber ülkenin en büyük gelirinin turizm olması sebebiyle İngilizce konuşma oranı oldukça yüksektir. İngilizce bilen bir insan Nepal’de iletişim zorluğu yaşamaz diyebiliriz.


Nepal, oldukça fakir bir ülke olması, milyonlarca kişinin açlık sınırının altında yaşaması, elektrik, temiz su gibi temel ihtiyaçlardan yoksun olmasına rağmen genelde çok cana yakın, mutlu, neşeli ve çok çok saygılı insanlardır.


Tüm bu maddi olumsuzluklara rağmen Nepal, en büyük şehri Katmandu da dahil olmak üzere güvenli bir ülke denebilir. Öyle Güney Amerika ülkelerine has korku hikayelerine burada pek rastlanmaz. Tabii ki yankesicilik, kapkaç v.b. adi suçlar her yerde olduğu gibi burada da görülebilmektedir. Genel seyahat kurallarına uyduktan sonra Nepal’de güvenli ve sorunsuz bir şekilde seyahatinizi tamamlarsınız.


Unutmadan Nepal’in bir deprem ülkesi olduğunu da söyleyelim. Ülkede sık sık irili ufaklı deprem gerçekleşmektedir. En son Nisan/2015’te gerçekleşen 7.8’lik deprem özellikle kırsal alanlarda ve Katmandu’nun merkezindeki tarihi tapınaklar ve yapılarda ciddi hasar yol açtı. Bu depremde 9.000 kişi hayatını kaybetti.


Ayrıca muson yağmurlarının etkili olduğu yaz aylarında gidilmemesi uygun olacaktır.


2) Nepal için vize gerekiyor mu?


Nepal hemen hemen tüm ülkelerden istediği gibi Türk Vatandaşlarından da vize istemektedir. Aslında bu vize öyle Schengen Vizesi gibi değil de aslında bir ayak bastı parası gibi düşünülebilir. Sonuçta Nepal’in en büyük geliri turizm ve ülkeye girenlerden alınan bu para da aslında bir nevi gelir kapısı olmuş.


Sadece para almak için oluşturulmuş bir vize olması sebebiyle Nepal vizesi kapıda alınmaktadır. İndiğiniz havalimanında (büyük ihtimalle Katmandu Tribhuvan) vize işlemleri bölümünde kapıda bu vizeyi bir zorluk yaşamadan alabilirsiniz.

Görsel alıntıdır.

Vizeyi almak için 2 adet vesikalık fotoğraf gerekmektedir. Toplam kalacağınız güne göre azami 90 gün olmak üzere (15/30/90) ödeyeceğiniz ücret değişecektir.

http://www.nepalimmigration.gov.np/page/tourist-visa resmi sitesine göre 2019 yılı için;


15 Gün – 30 USD

30 Gün – 50 USD

90 Gün – 125 USD


Vize Uzatma Ücretleri

Turist vizesi uzatma ücretleri asgari 15 gün olmak üzere, 45 USD ve ilave her gün için 3 USD’dir. Ayrıca belirttiğiniz günden daha fazla kalmışsanız gecikilen gün başına 5 USD ceza uygulaması var.


Vize işlemlerinin para ödemek ve bir form doldurmak dışında hiç bir zorluğu olmamasına karşın, Nepal’deki bilgisayarların, sistemlerin, neredeyse 20-30 yıl öncesine ait olması, işlemlerin çoğunun elle yazarak ve manuel takip edilmesi ve hemen hemen tüm ülkelerden vize istenmesi sebebiyle genelde havalimanında büyük bir keşmekeş olmaktadır. Bazen saatlerce süren kuyruklarda beklemeniz gerekebilir.


Havalimanı içinde de çektirmek mümkün olmasına rağmen, bu keşmekeşin içinde daha fazla kaybolmamak için siz siz olun yanınızda 2 adet vesikalık fotoğrafınızı götürün. Bir de form doldurmaktan bahsetmiştik ve o kısımda da rahat etmek için yanınızda mutlaka bir tükenmez kalem bulunsun.


Ayrıca detayını bilmesek de Türkiye'deki konsolosluktan da vize alınabilmesi mümkün. Gerçi bizce gerek yok fakat yine de gitmeden almak isteyenler için de bu bilgi burada dursun.


3) Everest adı nereden geliyor ve tırmanış tarihçesi nedir?


Everest! Dünyamızın çatısı! Avrupalı’lar tarafından ilk keşfedildiği 19. Yüzyıldan beri tüm macera tutkunlarının bir gün zirvesinde olmayı hayal ettiği zirve...


Aslında orijinal adı herkesin bildiği gibi Everest değil. Tibetliler ona Chomolungma (Dünya’nın Ana Tanrıçası), Nepalliler ise Sagarmatha (Cennetin Zirvesi) diyorlar. 1800’lü yılların ortalarında İngiliz kaşifler bölgede incelemeler yapıp seferler düzenlemişler. O zamanlar bu zirveye Peak XV (Zirve 15) ismi verilmiş ve bu dağın Dünya’nın en yüksek dağı olduğu bilinmiyormuş. Daha sonra 1865 yılında bölgede uzun yıllar çalışan, haritalama ve keşifler için seferler düzenleyen İngiliz George Everest’in isminin bu zirveye verilmesi kararlaştırılmış ve artık tüm dünya bu dağı Everest ismiyle tanır olmuş.


Yine kaşifler ve maceracılar, dağın Dünya’nın en yüksek dağı olduğunun anlaşıldığı günden itibaren zirvesine çıkmak için hayaller kurmaya başlamışlar. 20. Yüzyılın başlarında yine ilk olarak İngiliz kaşifler dağa seferler düzenlemiş, fakat hiçbiri zirveye çıkma konusunda bir gelişme kaydedememiş.


1920’lere gelindiğinde İngiliz dağcı ve kaşif George Mallory dağa bir çok sefer düzenlemiş. Bazı seferlerinde 8.000 metreyi aşmış ancak bir türlü zirveye ulaşmayı başaramamış. Ta ki o meşhur 1924 tırmanışına kadar. Bu sefer Mallory yanına genç dağcı Andrew Ervine’ı almış. Bu tırmanışta o güne kadar ulaşılan en yüksek noktaya ulaşılmış ve en son zirvenin sadece 245 m aşağısında görüntülenmişler fakat daha sonra bir daha ikisinden de haber alınamamış. Mallory’nin cesedi bu olaydan tam 75 yıl sonra, 1999’da bulundu. Cesedi bulunduğunda, üzerinden çıkan eşyalara, düşme açısına, kullandığı malzemeler v.b birçok doneye göre Mallory'nin Everest’e çıkan ilk insan olduğu düşünülüyor fakat hiç bir zaman bu ispatlanamadığı için resmi kayıtlara geçirilememiş. Partneri Irvine’ın cesedi ise hala bulunamadı, muhtemelen dağın eteklerinde bir yerlerde ve bir gün ortaya çıkmayı bekliyor. Tüm dağcılık hikayelerinin en acıklılarından biri olan bu tırmanışın çok güzel bir belgesel filmi var. The Wildest Dream. Zaten bu filmi aşağıda önerilen filmler listesinde belirttik.

1924 ekspedisyonundan bir kare. (Görsel alıntıdır)

Bu acı olaydan sonra onlarca kez daha tırmanış seferleri düzenlenmiş ancak hiçbiri Mallory ve Irvine kadar yaklaşamamış bile. Bunun sebeplerinden bir tanesi de daha kolay olan güney yüzünün Nepal hükümeti tarafından tırmanışa kapatılması olmuş. 1953 yılına gelindiğinde şerpa Tenzing Norgay ile Yeni Zelanda’lı Edmund Hillary artık tırmanışa izin verilen güney yüzünden 26 Mayıs 1953 yılında zirveye ulaşmayı başarmış. Günümüzde her türlü lojistik imkan, haberleşme, gelişen kıyafet ve malzemeler, oksijen sistemleri ile bile çok zorlu bir tırmanış olan Everest tırmanışının, o günkü koşullarla yapılabilmiş olması gerçekten takdire şayan. Fakat bundan 30 sene önce Mallory ve Irvine’ın hem de kuzey tarafından yaptıkları ve belki de tarihe geçmeden zirveye çıktıkları tırmanışın büyüklüğü ve önemi daha iyi anlaşılıyor.

Sir Edmund Hillary ve Tenzing Norgay'in ilk Everest tırmanışından bir kare. (görsel alıntıdır)

1950’lerden sonra dağa bir çok sefer düzenlenmiş. Dağcılık teknikleri, malzeme ve kıyafetler ile teknolojinin gelişmesiyle birlikte takip eden yıllarda başka başka ekipler ve dağcılar zirveye ulaşmayı başarmışlar. Bundan sonra yeni bir sorun başlamış. Bu zirveye oksijensiz çıkılabilir mi? Doktorların ve bilim adamlarının bir çoğu bunun imkansız olduğunu söylemişler ve buna bağlı denemeler de hep olumsuzluklarla, hatta ölümle bitmiş. Efsanevi dağcı Reinhold Messner 1970’lerin başında bunun mümkün olduğunu açıklamış ama tabi ki yine bilim çevreleri bunun imkansız olduğunu yinelemişler. 1978’de Messner, partneri Habeler ile birlikte dağın oksijen kullanmadan ilk çıkışını gerçekleştirip tüm dağcılık ve bilim camiasını şoka uğratmışlar. Daha sonra bu sefer kuzey tarafından ve muson dönemi Messner, yine oksijensiz olarak dağın ilk solo çıkışını gerçekleştirmiş. Daha sonra Polonyalılar ilk kış tırmanışını yapmışlar.


Bugün Everest’e oksijensiz çıkmak neredeyse normal hale geldi. Bunu yapabilen onlarca dağcı var. Halen Everest için yapılamaz ve imkansız denen şeyler de bir gün yapılacak. İnsanlar da teknoloji gibi gelişiyor ve sınırları genişliyor.


İşte tüm bu efsanelere konu olan, içinde acı-tatlı maceralar barındıran efsanevi Everest Dağı’nın zirvesine ulaşmak bugün bile halen oldukça zor ve tehlikeli. Everest’e ilk ticari ekspedisyonların başladığı 90’lı yıllardan beri bu dağa bir çok amatör dağcı çıkmış fakat ünlü Everest filminde de bahsi geçen (aslında ünlü olan kitabından uyarlama) 1996 Everest felaketinden sonra bu ticari ekspedisyonlar oldukça sorgulanır olmuş. Hatta ticari turlara bir süre dağ kapatılmış. Günümüzde halen her yıl onlarca kişi bu ticari tur operatörleri eşliğinde, tüm lojistik destekleri sağlanarak, yüksek irtifa şerpa yardımcılar eşliğinde dağın zirvesine tırmanıyor. Her şeye rağmen yine de dağda yüksek irtifa, kötü hava, çığ, donma, tecrübesizlik, aşırı güven, kötü organizasyon v.b. sebeplerle onlarca kişi de hayatını kaybediyor.