top of page
  • Yazarın fotoğrafıSelda

Afrika'nın Çatısı Kilimanjaro (5.897 m) Zirve Çıkışı - Tanzanya

Güncelleme tarihi: 28 Şub 2022

Bir hayalimizi daha gerçekleştirmek üzere Kilimanjaro Dağı’na tırmanmak için can dostlarımız Erdil ve Gülsüm’le birlikte dört kişi Afrika yollarına düştük. Bu bizim için başka bir kıtada, başka bir coğrafyada yapacağımız ilk dağ tırmanışıydı. Aylar öncesinden biletler alındı, uzun araştırmalar ve planlamalar sonrasında vakit geldi çattı.


THY’nin direkt  Darüsselam uçuşu var, biz de biletlerimizi direkt uçuş olarak almıştık. Aslında aktarmalı, beklemeli daha uygun seçenekler bulunabilir ancak biz neredeyse 7-8 ay öncesinde biletimizi aldığımızdan, aşağı yukarı aynı fiyata geleceği için direkt uçmayı tercih ettik.

(2019 edit. Bizim gittiğimiz dönemde yoktu fakat THY'nin artık direkt Kilimanjaro Havalimanı uçuşu var.)


Kilimanjaro Dağı’na rehbersiz tırmanmak yasak. Öyle kafanıza göre gidip, istediğiniz yerde çadır kurup tırmanış yapamıyorsunuz. Sanırım otorite de yerel rehberlere ve dolayısıyla ülkeye gelir olması amacıyla bunu kontrol altına almış. Yoksa dağın irtifa dışında teknik bir zorluğu yok. Bu nedenle rehberlik hizmeti sunan bir firma ile anlaşmak gerekiyor. Biz de uzun yazışmalar ve araştırmalar neticesinde sıkı bir pazarlıkla yerel bir firma ile anlaştık. Afrika’ya gitmişken sadece dağa tırmanıp gelmek olmazdı tabii ki. Aynı firma ile 3 günlük safari ve üzerine de 4-5 günlük bir Zanzibar programı ekleyerek toplam 17 günlük bir paket olarak anlaştık. Bu şekilde aslında ayrı ayrı bu turları alacağımızdan çok daha uyguna getirmiş olduk.


Kilimanjaro dağı 5.895 m yüksekliğiyle Afrika’nın en yükseği olmakla beraber dünyanın tek başına yükselen (bir sıra dağ içinde yer almayan) en yüksek dağı. Bir çoğumuz gibi Ernest Hamingway’in Kilimanjaro’nun Karları kitabından adını duymuştuk. Şimdilerde pek kar kalmamıştı maalesef. Bizim için de o güne kadar çıkacağımız en yüksek irtifa olacaktı. Gerek bunun endişesi gerekse de Afrika ile ilgili çekincelerimizle düştük yollara.


Öncesinde Hudutlar Sağlık Müdürlüğü (İstanbul’da Karaköy’de) ile irtibata geçip bölge için zorunlu olmayan ancak gerekli olan Sarı Humma (Yellow Fever) aşısını olduk. Bu aşının 10 yıl geçerliliği var ve ücretsiz. Bir tür sivrisinek yolu ile bulaşan bu hastalık oldukça ölümcül. Zorunlu olmasa da bölgeye gideceklerin mutlaka yaptırması gereken bir aşı. Özellikle Masai Mara, Serengeti gibi Kenya-Tanzanya sınırına yakın kırsal bölgeleri ziyaret edecekler için... Diğer taraftan bir de ciddi bir sıtma riski var. Maalesef sıtmanın bu kadar kolay bir çözümü yok çünkü aşısı yok. Sıtma için ancak ziyaret süresince ve dönüşte alınan bir antibiyotik ilaç ile riskin azaltılması mümkün. Bunun da %100 garantisi yok. En iyisi sineklerin ısırmasını engellemek ama maalesef bunun da bir çaresi yok! Biz de bu durumu bilerek outdoor mağazalarından aldığımız bilumum sinek kovucu sprey, bileklik gibi malzemeler ile ve orada uzun kollu giyinerek kendimizce önlem almaya çalıştık. Fakat Darüsselam’da uçaktan iner inmez sineklerin saldırısına uğradık. Bu arkadaşlar bileklik, uzun kol, pantolon tanımadan ısırıyorlar. Anladık ki sivrisinek sokmasından kaçmanın bir yolu yok. Zaten birkaç gün sonra olayı kanıksayıp pek de takmamaya başladık.


Gece 2 buçuk gibi Darüsselam’a indi uçak. Vize almak için formları uçakta doldurmuştuk. Bir de kart doldurduk inince. Saat 03:40 dı ve buradan ülkenin Kenya sınırına ve Kilimanjaro Dağı'na yakın şehri olan kuzeydeki Arusha'ya uçacaktık. Arusha uçağı 6 da idi. Oturduk uçak saatine kadar.  Havaalanı oldukça bakımsız ve eskiydi. Beklerken bacaklarımızdan sivrisinekler ısırdı bir sürü. Uçak pervaneli küçük bir uçaktı ama uçuş korktuğumuz gibi geçmedi. Arusha Kilimanjaro Havaalanı ‘na 7 gibi indik. Dışarıda tur görevlisi ile buluşup çok eski bir Land Rover’a bindik, otelimize ulaştık. Akşam Arusha‘yı gezmek istedik ancak güvenli olmadığı gerekçesi ile gece gitmemizi tavsiye etmediler. Biz de otelde vakit geçirip dağ için eşyalarımızı toparladık.


Bizi Arusha'ya götürecek uçağımız.
14.10.2012 Pazar

Otelden 8 buçukta ayrıldık ve jip-arabamıza binip Marangu Gate e doğru yola çıktık. Yolda külüstür cipimiz bozuldu, tamirciye kadar başka bir araç çekti bizi. Arabanın tamir edilmesini bekledik bir bakkalın önünde. Şaşırtıcı bir şekilde Ülker ‘in ürünleri vardı bakkalda. Sonra tekrar yola koyulduk. Orman başladı. Yukarılara doğru çıkmaya başladık.


Dışının güzel boyalı olduğuna bakmayın Cip tam bir külüstür. Nitekim yolda bozuldu.

Kapıda kayıt işlemlerini yaptı rehberimiz İdris. Yardımcısı ise Rachidi idi. Tanzanya yarı Hıristiyan ve yarı Müslüman bir ülke. Bizdeki tanıdık isimlere sıkça rastladık.


Dağ tırmanışı boyunca girişten dönüşe kadar dağcıların tüm kamp alanlarında kayıt olmaları gerekiyor.


Rotanın başlangıcı.

Kilimanjaro için birçok tırmanış rotası var. Biz Maragu'yu seçtik.

Hala kendisini göremesek de Kilimanjaro’nun eteğinde idik. Yemek sırasında İdris bize Swahili dilini öğretmeye başladı :). Swahili Arapça ile yerel Afrika dillerinin karması. Swahili adı da Arapça “Sawahili” yani “sahile ait”’den türemiş. Kolay öğrenilen ve tekerleme gibi bir dil. Hatta bazı kelimeler bize oldukça tanıdık. Türklere de "Uturuki" diyorlar.


Jambo – Merhaba

Jambo mambo – Selamlar

Hakuna matata rafiki! – Problem yok dostum!

Kuku – Tavuk

Nyanya – Domates

Tango – Salatalık

Yayy – Yumurta

Karibu – Hoşgeldiniz, buyrun, bir şey değil.

Asante – Teşekkürler

Nakuenda vapi? – Nereye gidiyorsun?

Habari rafiki? – Ne haber arkadaş?

Yina la kunani? – Adın ne?

Yina nangu Selda..

Çakulaki kizuli – Çok güzel

Viyasi – Patates

Maci – Su

Maci mato – Sıcak su

Maci baridi – Soğuk su

Çakula çamçana – Öğlen yemeği

Çakula çavusiku – Akşam yemeği

Çayi asubuyi – Kahvaltı

Tuta onana badai – Sonra görüşürüz

Nina kupenda – Seni seviyorum

Tikiti maci – Karpuz


Tırmanış için takip edeceğimiz rota.

Yemekten sonra yürümeye başladık. Yağmur ormanının içinden yavaş yavaş yükseldik. Çok gizemli idi orman hafif sis vardı.. Yaklaşık olarak 3 saat yürüdük. 2 de başlamıştık yürümeye, 5'te Mandara Huts (2.700 m)’a ulaştık. Orman içinde uzaktan mavi maymunları gördük. Begonyalar ağaç gibiydi. Bir sürü farklı ve güzel çiçek vardı etrafta. Geç kaldığımız için 4 kişilik kulübede (hut) yer kalmamış. Tanımadığımız 4 kişi ile ranzalı büyük odada kaldık.


Orman içinde küçük kulübeler vardı burada. Gittiğimizde sisliydi hava etrafı pek göremedik. Yemek ortak alanda yeniyor. Büyük masalar var ve yukarı çıkan tüm grupların rehberleri masalara yemekleri getiriyor. Kalabalıktı ortak alan. Akşam yemekte çorba, balık, makarna vardı, güzeldi. Yemekten sonra 8 gibi yatmaya gittik biz de. Odadaki diğer kişiler yatmışlardı. Onları rahatsız etmemeye çalışarak yattık. Oda, irtifanın da etkisi ile gaz ve toz bulutu halinde idi. Çakmak çaksan havaya uçarsın o derece :)  


Mandara Huts. Bu kulübelerde yer olmadığı için kalmadık.
15.10.2012 Pazartesi

Sabah kimse kalkmadan, galiba 5 buçuk gibi, gün doğarken kalktım. Hava açmıştı, kuşlar deli gibi ötüyordu. Kahve sularımızdan sonra, sıcak sularımız da geldi. Bu su ile el yüz yıkanıyor. İlk seferinde böyle bir hizmet çok garip geldi ama sonrasında alıştık.


8 çeyrekte yürüyüşe başladık. Odadakiler bizden sonra kalktılar ama bizden önce hazırlanıp çıktılar, gıcık olduk :) Kalabalık bir grup vardı önümüzde, onları geçip hızlı bir şekilde yürüdük. Dağın bu bölümü yağmur ormanlarından oluşuyor ve orman içinde endemik canlı türleri, özellikle buraya has maymunları görmek mümkün.


Yağmur ormanındaki sık bitki örtüsü sebebiyle, güneş ışığı bile güçlükle sızıyor.

Yağmur ormanı sonrasında makilik alan başladı. Çok rahat bir patikadan yürüyorduk. Ormandan çıkınca ilk önce Mawenzi zirveyi ve sonra sonunda açık hava Kili (Burada kısaca böyle deniyor :)) zirveyi gördük.

Yukarılara doğru bitki örtüsü de değişti. Öğlen bir piknik alanında yemek yedik. Etrafta küçük dağ fareleri vardı. Kocaman kargalar alışmışlar artık yemeklere, Erdil’in attığı kemikleri kapıp götürdü.

Patikaların dışına çıkılmasına izin verilmiyor yürüyüş sırasında. Hem doğayı bozmamak hem de vahşi hayvanlardan turistleri korumak için, özellikle orman içinde. Saat 1 buçuk gibi Horombo Huts (3.700 m) da idik.


İçtiğimiz sarımtırak su elimizde, Horomba'dayız.

Dağda su kaynağı yok gibi. Olan da sarımtırak bir renkte. Çay, çorba v.s. ile içilmediğinde açık bir çay renginde. Suyun çok sağlıklı olmayacağını, içinde bağışık olmadığımız bakteriler olabileceğini düşünerek yanımızda getirdiğimiz klor tabletleriyle arıtarak içiyorduk. Bu şekilde hem rengi sarı hem de klor sebebiyle berbat bir koku ve tada sahip bir su ortaya çıkıyordu. Yüzlerimizi buruşturarak içmeye gayret ettik. Yüksek irtifada en önemli şey bol sıvı almak. Bunun bilinciyle iğrenerek de olsa bu bol klorlu sudan içmeye çalıştık tırmanış boyunca. Bu sebeple de aslında yeterince sıvı alamadık.


Horombo'daki 4 kişilik kulübemiz.

Yürürken hep POLE POLE diyorlar, yavaş yavaş demek. Bir de Kili şarkısı öğrettiler bize, İdris ve Rachidi yazdırdılar. Bu şarkı hala zihinlerimizde.

🎵🎵🎶🎶🎵🎵

Jambo (Merhaba)

Jambo bwana (Merhaba bayım)

Habari gani?(Nasılsın?)

Mzuri sana ! (Çok iyiyim)

Wageni, mwakaribishwa (sevgili konuklar, hepiniz hoş geldiniz)

Kilimanjaro!

Hakuna Matata! (sorun yok)

Tembea pole pole (yavaş yavaş yürü)

Hakuna matata

Tutafika Uhuru  (Uhuru zirvesine ulaşacağız)

Hakuna Matata

🎵🎵🎶🎶🎵🎵

Bu şarkıyı söyleyip, dans ederek 2700 mt den 3700